Burdasın: Forum => SGK ve VERGi MEVZUATI => KİRALAMA İŞLEMLERİNDE BEYAN EDİLMEYEN VERGİ KESİNTİLERİNİN MAHSUBU İLE İLGİLİ BİR ÖNERİ |
|
SMMM (Ziyaretçi) |
KİRALAMA İŞLEMLERİNDE BEYAN EDİLMEYEN VERGİ KESİNTİLERİNİN MAHSUBU İLE İLGİLİ BİR ÖNERİ 1. KONU: Bilindiği üzere Gelir Vergisi Kanununun 70nci maddesinde sayılmış bulunan mal ve hakların kiralanması durumunda Kanunun 94ncü maddesi uyarınca kira bedeli üzerinden, gerçek kişi mal sahibinin gelir vergisinden mahsup edilmek üzere Bakanlar Kurulu Kararı ile tespit edilen oranda (%20) kiracı tarafından gelir vergisi stopajı yapılmaktadır. Söz konusu gelir vergisi stopajının, stopajı yapan kiracı tarafından vergi sorumlusu sıfatıyla kesilip beyan edilmemiş veya ödenmemiş olması durumunda kira gelirini elde eden kişi tarafından mahsup işleminin yapılıp yapılamayacağı hususu yazımızın konusunu oluşturmaktadır. 2. KONUNUN TARTIŞILMASI: Gelir Vergisi Kanununun 121nci maddesine göre yıllık beyannamede gösterilen gelire dâhil kazanç ve iratlardan bu kanuna göre kesilmiş bulunan vergiler, beyanname üzerinden hesaplanan Gelir Vergisi'nden mahsup edilebilmektedir. Diğer taraftan 252 Seri numaralı Gelir Vergisi Genel Tebliğinin 1.2. Bölümünde, yıllık beyanname ile beyan edilen gelir veya kurum kazancı üzerinden hesaplanan vergiden yıl içinde tevkif yoluyla kesilen vergilerin mahsup edileceği ifade edildikten sonra mahsup işleminin yapılabilmesi için, tevkif yoluyla kesilen verginin beyannameye dahil edilen gelir veya kazanca ilişkin olması gerektiği ifade edilmekte ve mükelleflerin kendilerinden yapılan vergi tevkifatı ile ilgili olarak kesintiyi yapan vergi sorumlularının adı-soyadı veya unvanını, bağlı olduğu vergi dairesini ve vergi kimlik numaralarını, kesintiye esas alınan brüt tutarları, kesilen vergileri ve kesinti yapılan dönemleri gösteren bir tabloyu yıllık beyannamelerine eklemelerinin yeterli olduğu belirtilmektedir. Görüldüğü üzere kesilen vergilerin mahsubu ile ilgili olarak gerek kanun hükmü gerekse bu hükme açıklık getiren ve uygulamaya yön veren söz konusu genel tebliğde yapılan açıklamalar; kesilen vergilerin yıllık beyanname ile beyan edilen gelirin vergisinden mahsubu için gerekli şartları ortaya koymaktadır. Buna göre kesilen vergilerin beyan edilen gelire ilişkin olması ve mükellef tarafından beyannameye, kesintiyi yapan kişinin kimliği ve kesinti ile ilgili bilgileri taşıyan bir belgenin eklenmesi gerekli ve yeterli görülmekte, yapılan kesintilerin sorumlu tarafından vergi dairesine yatırılmış olma yani ödenmiş olma şartı aranılmamaktadır. Ancak uygulamada bu böyle olmamakta sorumlu tarafından beyan edilmeyen ve ödenmeyen 2 kesintilerin mükellef tarafından beyan edilen gelirin vergisinden mahsubu mümkün bulunmamaktadır. Bu ise mükellefleri zor durumda bırakmakta ve çoğunlukla da mağduriyetlerine neden olmakta ve ihtilaflara yol açmaktadır. Söz konusu Tebliğin 4.2. Bölümünde Tevkif Yoluyla Kesilen Verginin Vergi Sorumlusunca Tahakkuk Ettirilmemesi veya Ödenmemesi başlığı altında yapılan değerlendirmede ise; Nakden iade talebinin yerine getirilmesi için tevkif yoluyla kesilen vergilerin, ilgili vergi dairesine ödenmiş veya tahakkuk ettirilmiş olduğuna ilişkin belgenin istenildiği durumlarda, vergi sorumlusunun ödeme yapmaması veya hiç beyanda bulunmaması nedeniyle söz konusu belge ibraz edilemiyorsa, bu durum bağlı olunan vergi dairesine mükellef tarafından bildirilir. Konu, ilgili vergi dairesi tarafından vergi sorumlusunun bağlı olduğu vergi dairesine iletilir ve verginin tahakkuku veya tahsili için gerekli işlemlere ivedilikle başlanır. Verginin tahakkuku ve/veya tahsilinden sonra nakden iade işlemleri bu Tebliğin 1.3.2. bölümünde yapılan açıklamalar çerçevesinde yerine getirilir. Denilmek suretiyle tevkif edilen vergilerin mükellefe nakden iade edilmesi halinde dahi iadeyi önleyici bir durum söz konusu edilmemekte ve idareye kesilen vergilerin tahakkuk ve tahsili görevini yerine getirmesini ve bu safhadan sonra iadenin usulüne uygun olarak yapılmasını istemektedir. Görüldüğü üzere yasa ve bunu açıklayıcı tebliğ hükümlerinden anlaşıldığına göre, kesilen vergilerin, buna ilişkin beyan edilen gelirin vergisinden mahsubu konusunda, kesintiyi yapanın görevini yerine getirmemesi yani vergi kesintisini yapmamış olması, beyan etmemesi veya ödememesi, mahsubu engelleyici bir unsur olmamaktadır. Bununla birlikte Tebliğde açık olarak kesilen vergilerin mükellef tarafından beyan edilen gelirin vergisinden mahsubu ile ilgili olarak, sorumluların yapılan kesintileri beyan etmemesi ve ödememesi durumunda ne şekilde hareket edilmesi gerektiğine ilişkin bir açıklama bulunmaması eksiklik olarak da yorumlanabilir. Dolayısıyla bu konunun tebliğde yer almasında ve açıklığa kavuşturulmasında yarar olduğu açıktır. Burada ifade edilmesi gereken bir diğer husus, sorunun sorumlunun tevkif edilen vergileri beyan etmemesi halinde ortaya çıktığı hususudur. Kesilen vergilerin tahakkuk işleminin yapılmış fakat herhangi bir nedenle ödenmemiş olması durumunda mükellef açısından mahsubun yapılması konusunda bir tereddüt olmaması gerekir. Çünkü tahsil işlemi doğrudan vergi dairesinin inisiyatifinde ve yükümlülüğünde bulunan bir işlem niteliğindedir. Bu durumda mükellefin mahsup hakkının ortadan kaldırılması söz konusu olamaz. Ancak sorumlunun kesintileri yapmaması ve beyan etmemesi durumunda yani kesintilerin tahakkuk işleminin sorumlu tarafından yapılmaması durumunda mükellefin 3 beyan ettiği gelirin vergisinden idarece mahsup işlemi yapılmaması, yukarıda açıklandığı üzere haksızlıklar doğurmakta ve ihtilafların yaratılmasına yol açmaktadır. Bu ihtilafların ve haksızlığın kaynağında ortadan kaldırılması için aşağıda açıklanan öneride bulunulmaktadır. 3. ÇÖZÜM İLE İLGİLİ BİR ÖNERİ: Bilindiği üzere kiralama sözleşmesinin başlangıcında kiracılar tarafından kira kontratının bir örneği vergi dairesine verilerek mükellefiyet açılmakta veya işyeri faaliyete geçmektedir. Bu konuda gayrimenkulü kiraya verenlere, tebliğde yapılacak bir düzenleme ile, kiralama sözleşmesinin yapılması sırasında ve sözleşmenin yenilenmesi durumlarında gayrimenkulün kime kiraya verildiği, kira süresi, kira bedeli, kiralayanın kimliği ve bağlı bulunduğu vergi dairesi vb. konularında bilgi verme yükümlülüğü getirilmesi ve kontratın bir örneğinin verilmesi durumunda bu yükümlülük mükellef açısından da yarar sağlayacak ve mükellefe kesilen vergilerin her halde doğrudan mahsubu olanağı sağlanmış olacaktır. Zira bu durumda vergi kesintisi yapmakla yükümlü bulunan kişinin bağlı bulunduğu vergi dairesince konu takip edilebilecek, tahakkuk/tahsilât işlemlerinin takibi ve sağlanması mümkün olabilecek ve hatta kesinti ile ilgili bilgilere daha başlangıçta sahip olunacağından bir yıllık süre beklenmeksizin stopaj beyan sürelerine göre tarh ve tahakkuk işlemleri gerçekleştirilebilecektir. Diğer taraftan mükellef tarafından da ayrıca kesintilerin beyan edilip edilmediğine bakılmaksızın mahsup imkânı doğacaktır. Kanaatimizce bunun için yasal düzenleme yapmaya da gerek bulunmamaktadır. İdare kanunda var olan yetki maddesini kullanarak tebliğ ile bir düzenleme getirebilir. Konu Platform toplantısında tartışma konusu yapılmış bir kısım üyeler yasa ve tebliğ hükümlerinin açık olduğunu, dolayısıyla vergi idaresinin herhalde mahsup işlemini tebliğ hükümlerine göre gerçekleştirmesi gerektiğini, gayrimenkul sahibinin, kontratın bir örneğini vergi dairesine verme ve bildirimde bulunma yükümlülüğünde bulunmasına gerek olmadığı görüşünü ifade etmiş, bir kısım üyeler ise bildirimde bulunmanın kayıt dışılığın önlenmesinde yararlı olabileceği gibi, mükelleflerin mahsup konusunda yaşadıkları sıkıntıları da önleyeceği görüşünü ifade etmişlerdir. |